TEBRİZ'Lİ ÜNLÜ TÜRK RESSAM HAMİD NAMDAR SASAV'DA AÇTIĞI SERGİ İLE İSTANBUL'LU SANATSEVERLERLE BULUŞTU
TEBRİZ'Lİ ÜNLÜ TÜRK RESSAM HAMİD NAMDAR SASAV'DA AÇTIĞI SERGİ İLE İSTANBUL'LU SANATSEVERLERLE BULUŞTU
Tebriz'li ünlü ressam Prof. Hamid Namdar Sasav- Sanatçılar ve Sanatseverler Vakfı'nın daveti ile İstanbul'da kişisel bir sergi açtı. Özellikle Hat sanatıyla modern resmi kompoze ettiği çalışmaları Almanya ve bir çok Avrupa ülkesinde yetkin sanat çevrelerinden çok olumlu eleştiriler almış olan sanatçı, akademik eğitiminin büyük bir bölümünü de Almanya'da tamamlamış.
Kendisi ile sergide yaptığımız söyleşide sanat ve resimleri üzerine konuştuk.
Sanatın özellikle
bizim coğrafyamızdaki konumunu ve geleceğini nasıl görüyorsunuz? Sanatın bu noktada
özel bir görevi var mıdır?
Sanat vazgeçilmez bir yaşam
tarzıdır ve kültürleri bir araya getiren büyük bir enerjidir. Dolayısıyla, çok
farklı coğrafyalardan gelen insanları birbirlerine yakınlaştırma ve aralarında barış
sağlama gücüne sahiptir. Geçtiğimiz yüzyıldan beri yaşanan gelişmelere
bakarsak, bizim coğrafyamızda yeterli seviyede bir birlik kurulamadığını
görürüz. Bunun en önemli sebeplerinden biri de, bu coğrafyada sanatın arka
planda kalmış olmasıdır. Bizim de batıdan esinlenerek kat ettiğimiz bir mesafe
var ama sanatımızı özgün bir temele oturtmamız, daha büyük faydalar elde
etmemizi sağlayacaktır. Diğer yandan, batıda sanatçılar pek çok yönden
desteklenmekte ve ülkelerini yücelten çalışmalara imza atmaktadır. Bu desteği
coğrafyamızda da sağlayabilirsek, sanatçılar, vatandaşlar ve ülkeler için
önemli kazanımlar elde edebiliriz diye düşünüyorum.
Hat sanatını yeniden
tanımlayan eserlerinizde, soyut dokulara ve kontrasta önem veriyorsunuz.
İnsanların zihninde uyandırmak istediğiniz temel dürtü nedir?
Soyut sanatta yenilik arayışında
olduğum bir dönemde Profesör Haug, bizim coğrafyamızda özgün hat sanatımız
sayesinde, soyut sanatın batıdan çok daha önce ve başarılı bir şekilde tecrübe
edildiğini bana hatırlattı. Ben de bu konu üzerine çok yönlü düşündüm ve
araştırmalar yaptım. Hat sanatının, sanki bir dans performansı
sergileniyormuşçasına yoğun ritmik hareketler ve kontrastlar yaratmaya çok
müsait olduğunu gördüm. Normalde yazı, yazılan şey ister güzel bir gül olsun,
isterse de ekmek gibi daha temel bir olgu, sadece yazılanı zihnimizde
canlandırmak için eskiden beri kullanılan bir yöntemdir. Ben eserlerimde bu
yöntemin formunu kırdım ve soyut ifadeleri somutlaştırdım. Yarı yarıya hat ve
formdan oluşan orijinal bir görsel ifade şekli ortaya koydum. Örneğin,
çoğumuzun önemsemediği ve işlevsiz bir artık olarak gördüğü portakal kabuğunu
kendime konu seçtim ve onun estetik formunu ve güzelliğini ortaya çıkartmaya
çabaladım. Bunu yaparken, soyut ve kalıcı hat sanatı ile somut ve geçici
portakal kabuğunu bir araya getirdim ve bir kontrast yarattım.
Resim sanatında en
üst başarı seviyesi nedir?
Sanat sonsuzdur. Bence resimde de
başarıyı ölçen tek bir kıstas olması mümkün değildir. Sanat tarihine
baktığımızda, her akımın kendisinden önce gelen akımların üzerinden
ilerlediğini ve aşama sağladığını görürüz. Günümüz sanatçıları olarak bizler de
geçmişin ortak hafızası üzerinde yükseliyoruz. Dolayısıyla, hiçbir akımı bir
diğerinden üstün tutmak doğru olmayacaktır. Bunun yerine, hepsinin özgün ve
ilham verici yanlarını görebilmeyi denemeliyiz.
Sanatçının mensubu
olduğu toplumların başarı üzerinde nasıl bir etkisi vardır? Coğrafyamızın
kültür mirasından esinlenmek bir avantaj mı, yoksa dezavantaj mı?
Sanatsever toplumlarda faaliyet
gösteren sanatçıların biraz daha şanslı olduklarını kabul etmemiz gerekir. Zira
duygu ve düşünce dünyalarını paylaşabilmeleri için daha elverişli bir ortama
sahiptirler. Tabi ki bu diğer toplumların büyük sanatçılar yetiştiremeyeceği
anlamına gelmez. Sadece bu toplumlara mensup sanatçıların daha zorlu yollardan
geçeceğini gösterir.
Açıkçası, içlerinde şekil
aldığımız kültürleri avantajımıza kullanabilmenin biraz da bizim elimizde
olduğu fikrindeyim. Kimi sanatçıların eserleri incelendiğinde, kültürlerinin
etkisinden kurtulamadıkları görülür. Bu da onların küresel anlamda bir etki ve
beğeni uyandırmalarını engelleyebilir. Bunun yanında, spesifik bir kültürü
özgün ve küresel bir dille yorumlayarak eserlerinize katabilirseniz, kültür
sizin avantajınız haline gelebilir. Gerek Türkiye, gerekse de İran’da çok
zengin ve derinlikli kültürlerimiz var. Önemli olan bunlardan küresel çapta
istifade etmeyi bilebilmemiz.
Siz kendi değişim
ve gelişim sürecinizi nasıl deneyimlediniz?
Lisedeyken dünyaya ve sanata
bakışım çok dardı. Sonrasında Almanya’da gördüğüm eğitim ve yaptığım çalışmalar
ufkumu açtı. Her sanatçı için farklı ülke ve kültürleri deneyimleyebilmenin
büyük bir nimet olduğunu düşünüyorum. Ancak burada bahsettiğim deneyimin, iki
aşamalı bir süreç olduğunu da belirtmek isterim. İlk aşama, gittiğiniz yerlerde
olabildiğince çok sanatçıdan olabildiğince fazla şey öğrenebilmek. İkinci aşama
ise, bunun akabinde köklerinize ve yerel değerlerinize bir dönüş yaşayabilmek.
Biraz önce de belirttiğim gibi, bu şekilde hem küresel hem de yerel olan bir
ilham doğrultusunda çok daha geniş bir zümreye hitap eden ve bunu yaparken
özgün de olabilen eserler yaratabilirsiniz. Örneğin, ben yerel meyve kasalarını
kullandığım soyut çalışmalarımda da bu yerel-küresel karışımı deneyimlemiştim
ve böylece beğeni uyandırmaya muvaffak olmuştum.
ÖZET OLARAK;
Sanat, çok farklı coğrafyalardan
gelen insanları birbirlerine yakınlaştırma ve aralarında barış sağlama gücüne
sahiptir. Ben de kendimi, bir yandan yerel değerlerini özgün bir şekilde
kullanan, diğer yandan da sanatın küresel dilini konuşmaya çalışan bir sanatçı
olarak görüyorum. Soyut sanatta yenilik arayışında olduğum bir dönemde, hat
sanatı üzerine yoğunlaştım. Hat sanatındaki yoğun ritmik hareketlerin ve
kontrastların, soyut resim dünyasına taşınmaya çok müsait olduğunu gördüm. Hat
üzerine yaptığım denemelerde de, yazıyı kelime karşılığından çıkartıp, kendi
başına görsel anlatım sağlayan bir forma sokmayı denedim. Eserlerimde bu
doğrultuda, nar veya portakal kabuğu gibi somut ve geçici objelerle hat
sanatının soyutluğu ve kalıcılığı arasındaki kontrastı yakalamaya yoğunlaştım. Yani
eskiyi başkalaştırıp yeninin merkezine oturttum. Bu deneyim bana bir kez daha,
içlerinde şekil aldığımız kültürleri sanatçı kimliğimizde ve sanatımızda doğru değerlendirebilmenin
bizim elimizde olduğunu gösterdi.
Prof. Dr. Hamid NAMDAR Kimdir?
1959’da
Tebriz İran’da doğdu.
1980’de
İran Mirak Güzel Sanatlar Fakültesi’nden mezun oldu.
Almanya’da
1982’den 2003’e kadar kaldı ve sanat eğitimi aldı.
2000
yılında Almanyada Kassel Üniversitesinde Profesör Luti, Haug
ve
Dr. Panhasbouler yönetiminde Güzel Sanatlar ve
resim
konusunda master ve doktora yaptı.
Kassel
Üniversitesinde 4 yıl boyunca hocalık yaptı.
2003’te
İran’a geri döndü. Tabriz Azad Üni. ve Tebbriz Nabi Akram Üni.’de Grafik
Tasarım
bölümünde hocalık yaptı.
İran
Profesyonel Ressamlar Derneği sürekli üyesi.
Hna,
Hamshahry gazeteleri ile Golshan Magazine ve
Labourer
Dergileri de dahil olmak üzere sayısız gazetede,
dergide
ve sanat yayınlarında boy gösterdi.
2003’ten
2007’ye kadar Tabriz Azad Üni.’de resim hocalığı yaptı.
Tabriz
Nabi Akram Üni.’de 2003’den 2008’e kadar yönetim kurulu
üyeliği
ve grafik tasarım bölümünde resim hocalığı yaptı.
2008’den
2009’a kadar Jahad Daneshghahi Tehran Resim Fakültesinde
hocalık
yaptı.
2008’den
günümüze kadar Miras Kamaloddin Behzad Üniversitesi
Uygulamalı
Bilim ve Teknoloji Bölümünde hocalık yaptı.
Tahran
Ressamlar Derneği üyesi.
Kişisel Sergiler
Mah-e-Mehr Gallery, Iran (2008).
Raum Werk Kutoler of Kassel, Germany
(2008).
Raum Werk Kutoler of Kassel, Germany
(2007).
Daimler
Benz gallery, Kassel, Germany (2002).
Deucheman
gallery, Germany (1998).
Deucheman gallery, Germany (1997).
Auge gallery of Oldenburg, Germany
(1995).
(M.M) gallery, Immen Hauszen (1992).
Ish Bank gallery, Istanbul, Turkey
(1981).
Maany gallery, Tabriz (1980).
RÖPORTAJ :
ELİF İLHAN
Sanat Eleştirmeni -
Sasav - Sanatçılar ve
Sanatseverler Vakfı-1995
ELİF İLHAN
Sanat Eleştirmeni -
Sasav - Sanatçılar ve
Sanatseverler Vakfı-1995
Yorumlar
Yorum Gönder